Hırsızlık eylemi… Evrensel ahlak çerçevesinde yanlış bir eylem olarak nitelendirebiliyoruz. Fakat ben hırsızlık haberlerini okuyup işittiğimde şu düşünceye kapılmadan edemiyorum. "Neden?" Neden hırsızlık yapmış? Neden bu eylemi yapma gereksinimi duymuş? Özel hayatında ne sıkıntısı vardı? Niye buna mecbur kaldı? Peki onu o raddeye getiren ne oldu? Bu kötülüğü meşrulaştırmaya çalıştığım için demiyorum. Bahsettiğim aslında tam olarak şu ki sebepler zinciri ne ki sonuç bu şekilde oldu? Sorgulamıyoruz. Eleştiri oklarımızı sadece hedefe atıyoruz. Ama attığımız okların bir gün bize döneceğini bilmeden hareket ediyoruz. Aklıma geçtiğimiz yıllarda Kayseri'nin Yahyalı ilçesinde kendini yakan bir baba geldi. Baba evine ekmek götürmediği için bunalımdaydı. Borç batağında olması sebebiyle kendini yakarak sesini duyurmak istedi. Eylem yanlıştı, kabul edilemezdi. Ancak sebepler zincirine bakıldığında kendince haklı olan bir baba vardı. Ortada çaresiz bir baba vardı…!
Ahlak evrenseldir ama vicdan insanın kendiyle olan muhasebesidir. İnsan vicdanını duyarsa empati kurar empati kurarsa anlar. Anlarsa karşısındaki insanın ne yaptığını eleştirmeden hareket eder. Çok seviyoruz eleştirmeyi. Çok seviyoruz "O" kötü demeyi. Ama dönüp kendimize biz ne kadar iyiyiz ki? Demiyoruz. Bir yanlışımız olduğunda üç maymunu oynuyoruz. Unutmamamız gereken bir durum var ki en iyisi daha gelmedi. Kimse ne çok iyi ne çok kötü. İlahi adalet kavramını çok seviyorum. Büyük konuştuğunuzu veyahut eleştirdiğinizi muhakkak yaşıyor insan. "Nasıl" sözcüğünü demeye gör. Full HD izliyorsunuz başınıza geleni. Velhasıl kelam önce sus, sonra dinle sonra da anlamaya çalış. Ne zaman anlarsınız o zaman insan olursunuz. Önce vicdan sonra insan...