Bayram... Bayramlar...
Bayram sadece çocuklara mı bayram, yoksa bayram çocukluğumuza daha yakın olduğu için mi özlüyor, seviyoruz bayramları...
Öncesinde alınan bayramlıklar, bayram namazı, birlikte toplu kahvaltılar, bayram harçlığı, bayram gezmeleri, bayram şekeri, bütün bunların özünde birliktelik olduğu için bayramdı... Eskiden...
"Geniş ailelerden çekirdek ailelere geçisin en büyük göstergesi özellikle bu tip ritüelleri değişimi olarak kendini gösteriyor!" deniliyor...
Belki de en temel nedendir bu, bayramları özlememizin nedeni...
Gittikçe yalnızlaştırılan insan, toplu olarak yaşamaya alışmış olan insana çok şeyi özletiyor bu yüzden...
İki ana dinamik, şehirlere göçün artması eş, dost, akrabadan uzaklaşılması ve çekirdek aileye geçiş, zamanla bu özlemi daha da artırdı...
Büyüklerin bir araya gelerek küslerin barıştırılmasıydı daha çok da bayram...
Göstermelik bazı sığ eylemler baş göstermeye başladı... Sosyal medyadan yollanan ruhsuz, duygusuz mesajlarla kutlanmaya başladı bayramlar...
Sosyal medyadan sosyalleşmek değildi çünkü iletişim... Paylaşma, etkileşim, duygusal birliktelik olmalıydı daha çok paylaşılan...
Paylaştıkça artan, sevinçler, pekiştirilen dostluklar, yeni başlayan ilişkiler hep böyle günlerde yaşar ve yaşatılırdı... Belki de sırf bu yüzden eskiler en çok özlenen...
Günümüzde bayram eşittir, tatil.
Bunun aksine kendi kökleriyle bağlarını koparmak istemeyenler ise ata topraklarına giderek bu kaybolmaya yüz tutan bayramları yakalamaya devam ediyor...
Medeniyet, gelişim, konfor bütün bunlar ve benzerleri elbette güzel şeyler ama bunları kazanılırken neleri kaybettik?
Ahlaki, etik, kültürel değerler mi kaybolanlar... Yoksa daha fazlası mı?
***
Büyüklerin elini öpmek büyüklere duyulan saygının göstergesi ve "başımın üstünde yerin var" demektir aynı zaman... İnsanlar yaş aldıkça, bu değerlerin kayboluşunu izlemek daha bir dokunuyor insana...
Bayram deyince en çokta kaybedilen, en çok sevilenleri ziyaret, elbette ki mezarlık ziyaretleri...
Unuttuklarını anımsa, kaybettiklerini an, özlediysen git bul, kırdıysan af dile, kırıldıysan affet, seviyorsan söyle... Çünkü hayat kısa...
***
Bayramda yolunuzu gözleyen olduğunu,
tatlının, şekerin yanında hoş sohbet etmeyi özleyenler olduğunu,
Dört gözle harçlık bekleyenler olduğunu,
ve hepsinin ötesinde dua bekleyenlerin olduğunu unutmadan geçireceğiniz nice şeker tadında bayramlar dilerim...
Şimdiden...
***
Küçük bir hikâye...
Sevgiye dair...
Bir baba 3 yaşındaki kızını bir rulo altın yaldızlı ambalaj kâğıdını boşa harcadığı için cezalandırdı. Ona göre, parası kısıtlıydı ve çocuğunun böyle lüzumsuz süsleme çalışması yaptığını görünce de çileden çıktı.
Yine de küçük kız ertesi sabah babasına hediyeyi getirdi ve “Bu senin için babacığım.” dedi.
Adam daha önce verdiği aşırı tepkiden utanmıştı ama kutunun boş olduğunu görünce öfkesi devam etti. Ona bağırdı; “Birine hediye verirken içinde bir şeyler olması gerektiğini bilmiyor musun?”
Küçük kız gözyaşları içinde ona baktı;
“Baba, bu kutu boş değil. Kutuya öpücüklerimi bıraktım. Hepsi senin için.”
Baba ezildi. Kollarını küçük kızına doladı ve ondan af diledi.
Kısa bir süre sonra, kızı bir kaza sonunda vefat etti.
Babası altın yaldızlı o kutuyu yıllarca yatağının yanında tuttu ve cesareti kırıldığında, hayali bir öpücük alır ve onu oraya koyan çocuğun sevgisini hatırlardı.
Hikâyeden çıkarılacak ders:
Zamanımız bize pek çok şeyi esirgedi, yok etti, özletti...
Bu nedenle hiç olmazsa bayramlarda bir araya gelince sevgimizi, muhabbetimizi, güzel ne varsa paylaşalım...
Yarın çok geç olmadan...